Deli kız Belgin. Sanat çevresinde bu kelime, övgü iltifat olarak kullanılır. Gerçek sanatın ve sanatçının bu denli önemsenmediği, öte yandan sanatı sanat yapan kaidelerden, el becerisinden dahi yoksun dejenere yapıtların ve yapanların övüldüğü, göklere çıkarıldığı zamanımızda ve ülkemizde, sanatçı olmak için gerçekten deli olmak lazım.

Evvelde güzel sanatlar derlerdi, görsel sanatlarda bir güzellik kaldı mı? Bir zarafet, estetik el becerisi kaldı mı? Edebiyat derlerdi, demek edep varmış gerekli olan sanat ahlakı kaldı mı? Batıda ressam, heykeltıraş, yazar, bestekar ancak sanatçı, diğerleri solist, artist, icracı olarak nitelenir. Yurdumuzda soyunup podyuma çıkan da, soytarılık yapanlar da sanatçı olduğunu söylüyor. Öyle kişiler devlet sanat ödülü aldı ki gel de deli olma.

Yıllar önce fevkalade labirentin içinden doğan yeleleri rüzgarda uçuşan bir at tablosu yapmıştım. Belgin atölyeme ilk geldiğinde bu tablodan çok etkilendiğini yapan kişiyi tanımak için çok aradığını söylediğinde duygulanmıştım. Hz. Mevlana, “güneşi metheden aslında kendini metheder” der. Görmek için gözleri var; idrak anlayış gözü. Aslında Belgin’in aradığı ben değil kendisi idi. O, tabloyu görünce, kendi içindekini biliyordu zaten, tekrar keşfetti.

Benim ünlü üstadım Ernst Fuchs bir sohbetimizde ruhsal akrabalıktan bahsetmişti. Viyana’da 55’li yıllarda dadaizm. Her türlü beceriden, estetikden uzak yapıtların sanat diye yutturulduğu, acaba sanat bitti mi diye düşünülen bir dönemde, beş kişilik bir gurup, bu iş böyle olmaz biz unutulan rönesans tekniklerini öğrenelim hayal dünyamızı ki bu masallarımızda, mitolojilerimizdeki dünya bizim dünyamız. Bazen korktuğumuz, bazen sığındığımız dünya. O’nu yapmaya çalışalım dediler, başta tepki gördülerse de zamanı gelmişti. Bu gurup ve fantastik realizm olarak tanınan bu ekole, sanatın tacı dendi. Fevkalade üne kavuştular. Bugün dünyada yüzbinlerce sanatçının gönül verdiği, milyonlar hayranının takip ettiği, geniş yelpazede diğer sanat dallarını etkileyen, besleyen fantastik realizm, birkaç misal vermek gerekirse, yüzüklerin efendisi Harry Potter, Avatar vb. Dünya’da tasdik gören günümüz sanatı bu. Ne yaparsın ki, Bulgaristan sınırından içeri girmiyor. Irk olarak bir şeyi zor benimsiyoruz. Benimsedikten sonra da bırakmıyoruz.

Belgin'in mitoloji kokan eserleri, fevkalade duygulu, ince ruhunu, olağan üstü el becerisiyle aksettiriyor. Belgin de fantastik realizmin Türkiye’deki öncülerinden, bu ekole gönül vermek, üretmek, özenti değil yaradılış. Altını kuyumcu anlar demişler. Sanat severlerin zevk seviyesinin yücelmesini ümit edelim...

Kendine verilen ödülü reddedene deli demezler mi? Bu bizim belgin.

Bu delilerle dünya güzelleşiyor. “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen filozof da bir deli değil mi? Ama yüzyıllardır gönlümüzde yaşıyor...

 

Ressam Erol Deneç